22 Haziran 2018 Cuma

Başka Bir Ülkede Hekimlik Üzerine


Başka Bir Ülkede Hekimlik Üzerine
Dr. İbrahim Hakkı Yılmaz
Yaşadığımız sürecin bir parçası olarak Türkiye dışında hekim olarak çalışmak zorunda kalan veya buna niyetlenen çok sayıda meslektaşımız var. Bu konuda daha önceden tecrübesi olmayanlar daha fazla sıkıntı yaşamakla beraber bunun herkes için zor bir süreç olduğu şüphesizdir. İnsanın anadili dışında ve özellikle eğitim almadığı bir dilde bir meslek icra etmesi her zaman için sıkıntılıdır. Hekimlik mesleği yoğun dil kullanımı gerektiren bir iş olduğu için dünyanın hiç bir yerinde o ülkedeki dile belli seviyede hakim olmadan yapılamaz. Özellikle gelişmiş ülkelerde bu durum kesinlikle böyledir. Burada kendimin ve yakın çevremin daha önce yurtdışında çalışırken karşılaştıkları problemleri ve yaşadıkları tecrübeleri paylaşmak istiyorum.
Türkiye’de malesef yabancı dil eğitimi çok zayıf ve hatta hiç yok denebilecek seviyededir. Az sayıda okulda uluslararası düzeyde yeterli dil eğitimi verilebilmektedir. Son yıllarda eskiden olanın da gerisine düşülmüş olabilir. Benim gibi devlet okullarında (eski Anadolu Liseleri hariç) okuyan kişilerin iyi bir yabancı dil bilmeleri hemen hemen imkansızdır. Türkiye’de kendi faunamızda yaşarken, Hacettepe ve Marmara Tıp dışındaki fakültelerde okurken ve sonrasında mesleğimizi icra ederken bu gerçekle yüzleşmemiz ve konunun ciddiyetini anlamamız mümkün değildi. O zaman yabancı dil (genelde İngilizce) bizim için TUS sınavından geçecek kadar bilinse yeterliydi. Sonrasında bazıları için ek olarak asistanlıkta bazı hocaların literatür saatinde makale sunmamızı istemeleri durumunda ihtiyaç duyulan bir araçtı ki onu da bir şekilde halletmekteydik. Akademisyen olmayan hekimler için yabancı dil genellikle bu sınırların ötesinde ihtiyaç duyulan bir şey olmuyordu.
Akademisyen olanlar ise yabancı dili doçentlik dil sınavını aşacak düzeyede öğrenmeye odaklanmaktaydılar. Devamında ise makalelerini İngilizce yayınlamak için yabancı dile ihtiyaçları vardı. Ama doçentlik dil sınavı bazen çok kolaylaştırılabiliyordu ve ciddi bir dil seviyesi olmadan geçilebiliyordu. Benim dönemimde Doçentlik Dil sınavı vardı ve kolaydı. Sonrasında KPDS ile birleştirildiğinde ise birçok gereksiz ve saçma kuralı vs. ezberlemeniz gerekiyordu ama bu dili pratik hayatta kullanımıyorduk. Yabancı dilin gerçekten konuşulmasının/konuşulanları anlamanın önemli olduğu gerçeğine ancak yurtdışından gelen bir meslektaşla konuşmak zorunda kaldığımızda yada yurtdışına bir kongreye gittiğimizde uyanıyorduk. Bu durumla karşılaştığımızda birçoğumuz adeta şok yaşadık.
Akademik hayatta birçok meslektaşımızın yurtdışına uzun süreli olarak gittiğini gördüm ve bir kısmına yardımcı olmaya çalıştım. Ne yazık ki bunların çok azı gittikleri yerlerden gerçekten istifade edebildiler. Kendi tecrübemden başlayarak birkaç örnek vermek istiyorum. Tıp Fakültesi öncesinde İngilizce hazırlık okudum, daha sonra bir grup arkadaşla tıbbi ve genel İngilizce dersleri (paralı, gönüllü) aldık. Asistanlık dönemimde İngilizceden Türkçeye çok seri tercüme yapabiliyordum. İngilizce yazmam da idare ediyordu. Zaman zaman yurtdışından gelen hastalarla pratik yaptığım da oluyordu. Ancak İngilizce bir tıp toplantısında işin ciddiyetini anladım, ve yurtdışına ilk kongreye gittiğimde artık neye ihtiyacım olduğunu biliyordum. Daha sonra birçok yurtdışı kongreye gidip oturumları dinlemeye ve kasetlerini parayla alıp (birçok kongrede böyle bir hizmet vardı, internet sonradan devreye girdi) arabamda dinleyerek anlamaya çalışıyordum. Her imkanı kullanarak yıllarca dilimi geliştirmeye çalıştım. Yurtdışında yoğunlaştırılmış İngilizce kursuna da gittim ki bu oldukça iddialı ve özellikle anlama ve konuşma ağırlıklı bir programdı. Bütün bunların sonrasında bir yıllığına yurtdışın bir hastaneye gittiğimde sudan çıkmış balığa dönmüştüm. İlk üç ay adeta şaşkın ördek gibi dolaşıyordum, televizyondan çok az şey anlıyordum, konuşmalarda anlatılanların bir kısmını anlamıyordum ve derdimi anlatmakta zorluk çekiyordum. Bir çalışma için dosya taraması yapmamı istediklerinde kabul etmedim, çünkü el yazısıyla tıbbi terimleri yeterince okuyamıyordum.
Türkiye’den yurtdışına gidip iyi bağlantılar kuran hemen bütün hekimler öncesinde iyi yabancı dili olanlardır. Upper-intermediate’ın üzerinde bir dil düzeyi olmadan İngilizce konuşulan bir ülkeye giden hekim turistik gezi yapar, başka bir ülkede yaşama tecrübesi edinir, hastaneleri vs. görür ama bunun ötesine pek geçemez. Bazıları ABD veya Kanada’ya gidince dil öğreneceğini düşünüyor, oysa orada iş ortamında yada sokakta kimse belli düzeyde dil bilmeyen biriyle konuşmaya çalışmaz ve iletişim kurmaya istekli olmaz. Orada da mutlaka ciddi bir kursa gitmesi ve belki bir yıl yada daha fazla zaman harcaması gerekir. Üstelik hayat zor ve kurslar da çok pahalı olabilirler. Klinikte yada laboratuvarda konuşulanları anlamayan ve derdini anlatamayan bir yabancıya kim ne desin? Çalıştığım hastanede Almanya doktoralı bir beyin cerrahının hemen hiç ameliyat yapamadığını ve bir çok hastaya zarar verdiğini biliyorum. Muhtemelen zayıf yabancı dili nedeniyle doğru dürüst pratik yapamadı ve diplamasını verip geri gönderdiler.
Uzun zaman önce bir arkadaşım kendi kliniklerinden bir hocanın Amerika’ya gittiğini, dili yetersiz olduğu için hastanede ciddi bir aktiviteye katılamadığını ve bu nedenle vaktini gezerek geçirdiğini anlatmıştı. Benim kendi çevremden iki akademisyen arkadaş bu süreçte Amerika’da idiler. Biri çok iyi bir yabancı dile ve ABD’de hekimlik için gereken sertifikalara sahipti, yaklaşık birbuçuk yıl sonunda bir üniversitede pozisyon buldu ve iyi bir maaşla çalışmaya başladı. Diğer arkadaşımın yabancı dili yetersiz olduğu için görevlendirmeyle gittiği üniversitede süresi dolunca ayrılmak zorunda kaldı, şu anda başka bir iş yapıyor ve dilini geliştirmeye çalışıyor, ama çocukları vs. de olduğu için bu epeyce zaman alacak gibi görünüyor. Sonrasında tıp sınavlarına girmesi gerekecek.
Sonuç olarak şayet bir ülkede hekimlik yapmak istiyorsak öncelikle o ülkenin dilini belli düzeyde bilmek zorundayız. Bunu hastanede çalışırken kolayca yapamayız, öncelikle temel dil eğitimini mümkünse kendi ülkemizde yapmamız daha az masraflı ve kolay olacaktır. Şayet o ülkede yaşıyorsak öncelikle ciddi bir dil kursuna gidip yoğun şekilde çalışarak belli bir dil düzeyini yakalamamız ve ondan sonra hastanede çalışmaya başlamamız daha sağlıklı ve faydalı olacaktır. Bir dili sıfırdan öğreniyorsanız bu süreç ortalama bir yıl sürecektir, duruma göre iki yılı da bulabilecektir. Baştan itibaren bu durumu göz önüne alıp ona göre tavır belirlemekte fayda var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder